İzmir’de de gazeteciler, 22 temmuzda “Geçinemiyoruz, haberiniz olsun” diyerek eylem düzenlemişlerdi. İkinci olarak Zonguldak’ta düzenlenen eylemde Madenci Anıtı’nın önünde eylem başlattılar. Zonguldak Merkez ve ilçelerinden gazetecilerin bir araya geldiği eylemde, 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü vesilesiyle meslektaşlarının itibarsızlaştırılmasına, güvencesiz çalıştırılmasına ve sansüre karşı mücadele etmek amacıyla 3 günlük bir eylem başlattılar.
Eylem konuşmasını üstlenen Zonguldak Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Derya Akbıyık, Zonguldak’taki gazetecilerle bir araya gelerek mesleğin içinde bulunduğu durumu ve taleplerini dile getirdi.
Akbıyık “Bugün burada, Zonguldak’ın gazetecileri olarak mesleğimizin içinde bulunduğu derin krizi ve taleplerimizi yüksek sesle dile getirmek için toplandık. Gazetecilik, halkın gerçekleri öğrenme hakkını savunan, karanlıkta kalanları aydınlatan kutsal bir görevdir. Ancak, yıllardır süregelen sorunlar, mesleğimizin onurunu ve geleceğini tehdit eder hale geldi.
Bizler kimiz ”Yağmur, çamur, kar, kış demeden olayların içine dalan, çoğunuzun kaçtığı yerlere girip doğru haberi ulaştırmaya çalışan insanlarız.
Can güvenliğimiz olmadan, 17 bin 2 liraya mesai saati gözetmeksizin çalışanlarız.
Sırf işimizi yapabilmek için mobbingin her türlüsüne boyun eğmek zorunda kalanlarız.
Tehditlere maruz kalan, darp edilen ve bununla başa çıkmaya çalışan insanlarız.
Ve artık yeter! Sesimizin duyulmasını, Anadolu Basını’nın can çekiştiğini görmenizi istiyoruz. Bizler ve mesleğimiz yok oluyor, siz bunu görmüyorsunuz! Basın kartlarına gelince: Gazetecilik mesleğinin simgesi olan Cumhurbaşkanlığı Basın Kartı, sadece sigorta girişine göre değil, gerekli denetimler sonucunda herkese adil şekilde verilmelidir. Ayrıca, bu kartın getirdiği ayrıcalıklar tam anlamıyla tanınmalı ve gazeteciler mesleki faaliyetlerini özgürce yerine getirebilmelidir.
Ekonomik zorluklar altında eziliyoruz.
Sürekli üreten ve tüketen bir konumdayız, ancak tasarruf tedbirlerinden en ağır şekilde biz etkileniyoruz. Tasarruf bahanesiyle yerel basını görmezden gelen, aboneliklerini iptal eden kurumlar, yerel basına büyük bir darbe vuruyor. Bizleri her etkinlikte yanlarında görmek isteyen bu kurumların, basını desteklemesi zorunludur.
Gazetecilik onuruyla yapılır, asgari ücretle değil!
Asgari ücretle, hatta bunun da altında çalışan arkadaşlarımız var! Gazetecinin geçim derdiyle boğuşarak doğru haber yapmaya çalışması basın özgürlüğüne vurulmuş bir darbedir. Mesleğimizi hakkıyla yapabilmek için insan onuruna yakışır maaşlar ve çalışma koşulları talep ediyoruz. Bizler, haberin peşinde gece gündüz demeden koşturan insanlarız; emeğimizin asgari ücretle sınırlanması kabul edilemez.
Kaşeli Gazetecilik Kayıt Dışılığı Teşvik Ediyor
Kaşeli gazetecilik, yaygın basın ve haber ajansları için uzun süredir yaygın bir uygulama. Bu sistemde gazeteciler, esnek çalışma koşullarıyla haber üretirken düşük ücretlerle çalıştırılıyor ve emek sömürüsü teşvik ediliyor. Basın emekçilerinin güvencesiz çalıştırılmasına karşı, çözüm kaşeli değil kadrolu gazetecilik olmalıdır. Ayrıca, İletişim Fakültesi mezunları sektörde istihdam edilmelidir. TRT dahil diğer ajansların ve yaygın basında yereldeki muhabirlerimizi neredeyse bedava olacak şekilde haber adına kullanmalarını kınıyoruz. Kayıt dışılığa karşı bizler buradayız!
Yıpranma Payı ve Teşvikler
Gazetecilik, yıpranma payı olan ağır iş kollarından biridir. Bu hak, geçmişte kısa süreliğine elimizden alınmışsa da mücadelemizle geri kazanılmıştır. Madencilikte olduğu gibi, gazetecilere de iki asgari ücret verilmesi ve bunun birinin devlet tarafından teşvikle karşılanması talep edilmektedir. Yıpranma payı alabilen bir meslekte olmamıza rağmen asgari ücretin reva görülmesi hak mıdır? Pazar dahil gece gündüz çalışan, bayramlarda tatil yapamayan biz gazetecilere en azından bayramlarda tatil uygulamasına geçilsin.
Yıpranma payına sahip fikir işçilerimize 2 asgari ücret maaşın verilmesi bunun bir asgari ücretinin devlet tarafından teşvikle karşılanmasını talep ediyoruz.
Sansür, basın özgürlüğüne vurulan en ağır darbedir!
Hükümetin medya üzerindeki sansürü, halkın doğru bilgiye ulaşma hakkını kısıtlıyor. Özgür bir basın olmadan demokrasiden bahsedilemez. Ayrıca herkesin kolayca internet haber sitesi açabilmesi sektörde denetimsizliği ve güvenilirlik sorunlarını artırıyor. Bu konuda acil düzenlemeler yapılmalı.
Bizim sözümüz sadece iktidara değil! Ana muhalefet partisi ve diğer siyasi görüşlerde kendi basın yayın organlarını oluşturarak, düşünce empoze etme yöntemine gitmekte ve basını bu şekilde kullanmaya çalışmaktadır.
Gazetecinin görüşü doğrudan yanadır! Gazetecinin önceliği kamuoyunu tarafsız, objektif ve doğru bir biçimde bilgilendirmektir.
Son olarak, Basın İlan Kurumu’nun uygulamaları da mesleğimizin önünde büyük engeller yaratıyor. İlk olarak 30 bin gösterge şartı gibi anlamsız ve ağır koşullar, onca mücadelemize rağmen resmen emeğimizle alay edilerek başarılı olduktan sonra 5 bine düşürüldü. Basın İlan Kurulu Gazeteciliği değil, kağıt üzerinde rakamları hedefliyor. Bizler mesleğimizi göstergelerle değil, halkın bilgiye ulaşma hakkını savunarak yapıyoruz.
Mesleğimizin geleceği ve onuru için mücadele ediyoruz. Sesimizi duyurmak, sorunlarımızı kamuoyuna iletmek için buradayız. Dayanışma içinde olmamız şart. Bu mücadele yalnızca bizim değil, tüm toplumun mücadelesidir. Gazeteciliği savunmak, gerçeği savunmaktır. Birlikte başaracağız!
Burada hiçbir görüş ayırt etmeksizin yalnız bırakmayan siyasi parti ve sendika temsilcilerimize çok teşekkür ederiz.” şeklinde konuştu.