Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

SANSÜR KALDIRILDI; ELLER ÜSTÜNDE HAVALARA!

1908 yılında Sansürün Kaldırılışı’nın

1908 yılında Sansürün Kaldırılışı’nın kabul edilmesiyle 24 Temmuz bilindiği gibi Basın Bayramı olarak anılıyor. Basın Bayramı, Gazetecilerin Bayramı, Sansürün Kaldırılışı… Hepsi bir sepetin içinde.

Dün hemen her ilde buna yönelik çelenk koymalar, ziyaretler, kutlamalar vs. yapıldı. Ancak 24 Temmuz’un simgesel önemini taşımadığını düşünüyorum. Çünkü sansür hala devam ediyor. Şu ülkede, ülkeyi bırakın yaşadığımız şehirde sansürün olmadığını bir kişi çıkıp iddia edebilir mi? Özgürce haberimizi yapıyoruz, çekinmiyoruz, korkmuyoruz diyebilir mi? Ülkede en benim diyen gazeteci bile ‘’sansür yok yahu’’ diyemez.

Basın özgürlüğü ve ifade hürriyeti yeterli değil. İnsanların, özgürce gerçekleri yargılamasından korkulan bir toplumda yetiştik. Nesillerce de sürecek üstelik. Bir düzenin ve işleyişin olduğu yerde sansür olmadan olmayacak bir sistemin içinde yaşıyoruz. Beğenilmediği takdirde içeriklerin kaldırılmamasının cezayla sonuçlanacağı bir yerde yaşıyoruz. Gazetecilerin yazılarına erişim engeli getirildiği, kalemi uğruna tutuklandığı hatta toplum sağlığına tehdit olarak görüldüğü bir çağda yaşıyoruz.

Sosyalist yazar Bernard Shaw‘’Sansür, geçerli anlayışları ve var olan kurumları ve yasaları birilerinin sorgulamasını engellemek için var. ‘’ cümlesiyle bundan yaklaşık 100-150 yıl önce, ilerlemenin aslında sansürün ortadan kalkmasıyla sağlanacağını işaret etmiş. Oysa şimdi bile sorgulayan, soran ve düşünen bir topluma izin verilmiyor.

Sansür kaldırılmış öyle mi? Evet kaldırılmış,eller üstünde havalara…

Böyle olması o kadar üzücü ki. Gazeteler, yayıncılık, gazetecilik, habercilik artık nasıl derseniz yakın gördüğünüze özgürlük sunulsun, uzak gördüğünüzden esirgeyelim. Bunu bu hale getirenler kadar gazetecilerinde sorumlu olduğunu söylemek gerekir. Maalesef gazetecilik hiçbir dönemde tamamen tarafsız ve objektif bir iş olamadı. Yanlış anlaşılmasın, tabii ki doğru bulduğu fikrine ve duruşuna yakın hissettiği figür ve normlar olsun. Ama yansıtmasın! Yansıtmasın ki toplum senin şeffaflığından ve gerçekliğinden şüphe duymasın.

Basın ahlak esasları tabii ki her zaman ilkelerimiz. Her meslektaşımızın da uyması gereken kurallar ancak bu dediğim gazete ve gazeteciler için geçerlidir.

Üstelik günümüzde bir yazarın ya da bir gazetenin bir gün boyunca servis ettiği haberlere bakıp ne tarafta durduğunu anlamak o kadar kolay ki!

Oysa hani doğru bilgi verme, hani hakkaniyetli yöntemler hani etik çerçevede hareket etme? Hele ki son yılların trendi medyada, spin politikası yapanlarla dolup taşması.

Gerçi bu değirmenin çarkı da böyle döndürülüyor…

Sokakta hayvana ve çocuğa tecavüz eden, sokakta kadına şiddet uygulayan, sapığı, katili, istismarcısı aynı sokaklardaki yazan/çizen/çeken/sunan doğru ve tarafsız olan gazetecisi-habercisi hapiste, hapiste değilse mesleğinden olmuş, bastırılmış, engellenmiş, dışlanmış çoğu zaman tehdit edilmiş…

Daha çok yakın bir zamanda kaçak bir madendeki maden işçisinin göçük altında kalması sebebiyle haber alma özgürlüklerine karşı çıkılan hakaret ve tehdide maruz kalan Zonguldaklı gazetecilerimiz var.

Sansürün ve baskıların ortadan kalkması, medyanın bağımsız ve gazetecilerin gerçeğe dayalı mesleklerini işleyebilmesi için gerekli adımların atılması gerekiyor. Yoksa yılda değil iki, on iki gün kutlansa ve demokrasi naraları atılsa da faydasız…