Son günlerde sokaklarda başıboş dolaşan sokak hayvanları dikkat çekmekte. Sokak hayvanlarıyla ilgili duyarlılığın arttığını görüyoruz. Eskiye nazaran daha farkındalıklı hava hakim. Adalet Bakanımız Yılmaz Tunç sokak hayvanlarıyla ilgili yeni bir açıklamada bulundu. Tunç ‘’Başıboş hayvan sorunu mutlaka çözülmeli, insan sağlığı ile ilgili dengeyi gözetmemiz gerekli.’’ ifadelerini kullandı.
Evet elbette insan sağlığını dikkate almalıyız. Fakat ben bu yorumunu ucu açık buldum. Böyle hassas bir konuyla alakalı daha net söylemler duymayı beklediğim için olabilir. İnsan sağlığını ve emniyetini gözetirken sokak hayvanlarının yaşam kalitesini de aynı oranda gözetmeliyiz. Hayvanların insanlara verdiği ya da vereceği hiçbir zararı bile isteye veremeyeceklerini unutmamalıyız. Hayvanların düşünebilen bir canlı olmadığını dikkate alarak çözümler üretmeliyiz.
Onlar düşünemiyor, o halde onların yerine de bizim düşünmemiz gerekir.
Sokak hayvanlarının sokaklarda başıboş dolaşması, hem onların yaşam kalitesini olumsuz etkiliyor hem de çevre sağlığı açısından risk oluşturuyor. İşte bu noktada sorunun çözümünde sadece vatandaşlara değil, belediyelere de sorumluluklar düşüyor.
Son yıllarda, sokak hayvanları için yapılan çalışmaların arttığını görmek işin olumlu tarafı. Ancak, hala yapılması gereken o kadar çok şey var ki! Belediyelerin, sokak hayvanları için barınaklar kurması, kısırlaştırma ve aşılama çalışmaları yürütmesi, mama ve su kaynağı tedarik etmesi başta gelen adımlar. Sokak hayvanlarının maruz kaldığı şiddet ve kötü muamelelerle mücadele etmek için yasal düzenlemelerin güçlendirilmesi şart.
Hayvanseverlerin bireysel olarak katkıları daha aktif durumda. Tabii bu çabaların yanında belediyelerin daha kalıcı ve sürekli çözümler üretmesi gerekiyor.
Ayrıca, belediyelerin sokak hayvanları için daha fazla kaynak ayırması ve uygulanacak faaliyetleri geliştirmesi de lazım. Sokak hayvanları toplumun sorumluluğunda ve hepimiz üzerimize düşen görevleri yerine getirmeliyiz.
Birçok belediyenin, sokak hayvanları için barınma ve bakım desteği veren barınaklar ve geçici bakım merkezleri bulunuyor. Ancak bunun yeterli olmadığı zaten ortada.
Yine bazı belediyeler, şehirlerin çeşitli noktalarında sokak hayvanları için mama ve su gibi besleme noktaları belirlemiş. Zonguldak’ta da bu tarz çalışmalar görsek güzel olur. Bu noktalar, sokak hayvanlarının temel ihtiyaçlarına dair yerinde bir uygulama. Ancak bu noktaları sıklaştırmalıyız. Hatta yetişilemediği noktalarda vatandaşlardan destek alınmalı. Ben kimsenin geri çevireceğini düşünmüyorum. Ancak, onun için de hayvan düşmanı olmak gerekir.
Sokak hayvanlarıyla ilgili ihbarlar almak için telefon hatları ya da web siteleri kullanan belediyelerde var. Teknolojinin imkanlarından faydalanmak için bundan iyi bir sebep göremiyorum. Bu sayede sokak hayvanlarına yönelik herhangi bir şiddet veya ihmal vakaları için hem daha kolay hem de daha hızlı müdahale edilebilir. Bu hatların ve sitelerin duyurulması ve yaygınlaşmasında basın-yayına da büyük iş düşüyor.
Bunlar düşüncede kalmamalı. Sokak hayvanlarına karşı duruşumuz toplum olarak da bireysel olarak da yansımamızdır. Onların da tıpkı insanlar gibi yaşama hakkı olduğunun bilincinde hareket edersek zaten gerisi gelecek. Gandhi ‘’Bir milletin büyüklüğü ve ahlaki gelişimi, hayvanlara olan davranış biçimi ile değerlendirilir.” demiş, ne güzel demiş.
YORUMLAR